Son dönemde senfonik eserlerde sizi dinliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Senfonik eserlerde kendimi ve duygularımı çok daha iyi ifade edebildiğim düşüncesindeyim. Bu nedenle son dönemlerde senfonik eserlere daha ağırlık verdim. Ancak bu durum söz ve müziği olan yeni besteler yapmamı engellemiyor. Senfonik eserlerde gerek melodik ve gerekse armonik yapıyı duygularımı ifade edebilecek şekilde genişletebiliyorum. Ayrıca eserlere felsefi bir boyut katarak bu boyutu da müzikle ifade etmeye çalışıyorum. İlk olarak Turhan Yükseler’in kurduğu ve yönettiği filarmoni orkestrası “Kelebeğin Dansı” isimli bestemin senfonik düzenlemesini konserde icra etti. Bu eser hayattaki tercihlerimizi anlatan bir eserdi. Konser sonrası çok olumlu geri dönüşler aldım. Daha sonra “Ufuk Çizgisi” isimli senfonik eserin kaydı yapıldı. Bu eserde vicdan ana temaydı. Şimdi de “Döngü” isimli senfonik eserde yaşam ana teması anlatılmıştır.
“Döngü”nün tema ve mesajı çok derin, sizden dinleyebilir miyiz?
Yaşam doğumla başlayan bir süreç ve yaşam döngüsü hepimiz için farklı zamanlarda kapanıyor. Ancak bu döngünün kapanması başka canlıların yaşam döngüsünü de aynı zamanda başlatıyor. Gençlik dönemimde Sonbahar isimli bir bestem vardı. “İşte bir yaprak daha düştü dalından, Bir hayat daha karıştı toprağa, yaşamakta böyle değil mi insanoğluna? Düşün sende bir kez bunu belki doğru belki yalan “sözlerinden oluşan bir dörtlüğü vardı. Yazdığım şarkıları gitarla çalıp söylerken. Bu temayı senfonik bir eserle yansıtmak istedim. Toprağa karışan her yaprak toprak habitatındaki pek çok canlının yaşam kaynağı olmaktadır. Aynı döngü tüm canlılar için değişmez şekilde devam etmektedir. Bana göre her insan ışığı az veya çok olan bir yıldız gibidir. Önemli olan bu yıldızların yaşam döngüsü kapanırken ve kapandıktan sonra bile arkasında iz bırakarak kuyruklu yıldız gibi bu döngüyü tamamlayabilmesidir. Yaşam içindeki inişler, çıkışlar da ana temayı tanımlayan melodik yapı içinde yer almaktadır. Döngü topraktan gelip, toprağa dönüşün öyküsüdür.
“Döngü” adlı eserin senfonik düzenlemesinde de yine müzik dünyasının duayenlerinden Turhan Yükseler ile çalışmışsınız. Uzun süredir birlikte çalışmanız öncesinde dostluğunuzun da olduğunu biliyoruz. Bize Turhan Yükseler’i anlatabilir misiniz? Sizin gözünüzle…
Bir şarkıda söz ve müzik ruh ve beden gibidir. Bu ruh ve bedenin uyumlu olabilmesi de şarkının düzenlemesidir. Turhan benim gençlik yıllarından beri tanıdığım ülkemizin yetiştirdiği nadir ve çok değerli, duayen sanatçılarından birisidir. Aynı zamanda benim ruh ikizim gibidir. Çünkü yaptığım tüm besteleri ilk onunla paylaşırım ve dinler dinlemez hangi duygularla yaptığımı anlar. Gençlik yıllarımızda farklı gruplarda çalıştık. Ama hep beraberdik. Kalamış’ta geçen gençlik yıllarımızda 1970 li yılların popüler tüm sanatçılarıyla beraber olduk. Manisa’da askerlik görevimi yaparken Ankara’da Kara Kuvvetleri Bando ve Mızıka okulunda görevlendirildik. Komutanımız İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası grup viyola şefi Ersin Pamukçu idi. Ona eşlik ediyorduk ve klasik eserlerle, Çigan müziklerini yorumluyorduk. Tesadüfen Turhan’la orada da beraber olduk. Turhan da grup lokomotif ve Erdal ile sahne alıyordu. Çok güzel anılar biriktirdik. Ben akademik hayatı seçerek ama müzikten kopmadan yoluma devam ettim. Turhan ise ülkemizde birçok sanatçının, şarkılarının düzenlemesinde, yurt içinde ve yurt dışında büyük orkestraların kuruluş ve yönetilmesinde aktif rol aldı. Engin birikimiyle çok güzel eserlere imzasını attı. Yakında yazdığı bir opera sahnelenecek. Ailece de yakından tanıdığım Turhan aynı zamanda çok iyi bir aile reisi ve iki kız babasıdır.
Eserin kapak tasarımını yapan Sudenaz Öner aynı zamanda öğrenciniz. Böyle bir çalışmanın içinde olmasının hikayesini anlatabilir misiniz?
Sudenaz Öner, Acıbadem Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümümüzün 3. Sınıf öğrencilerindendir. Üniversitemizdeki öğrencilerin prova yaptığı müzik odasında Chopin’in eserleri çalınıyordu. İçeri girdiğimde Sudenaz’ı gördüm ve tanışmamız öyle oldu. Sonra bu yetenekli öğrencimizi konser vermeye ikna ettim. Daha sonra gördüm ki Sudenaz çok başarılı ve çok yetenekli bir öğrencimiz. TÜBİTAK projelerinde çalıştığı gibi aynı zamanda roman yazma denemeleri de olmuş. “Döngü”yü dinlettim. Çok beğendi. Beraber çalışmaktan çok gurur duyduğum On Air Music.co eserimi yayımlamadan önce bir kapak tasarımı hazırlatmıştım aslında ve o tasarımı gösterdim. Beğenmediğini kendisine bir şans tanımamı istedi. Yaptığı tasarımı bana getirdi ve anlattı. Kapakta 4,5 milyar yıl önce ilk yaşayan mikroorganizmaların en dipteki tortullarda bulunduğu okyanus, gökyüzü, fetüs ve mikroskop altındaki hücrenin görüntüsü yer alıyor. Sudenaz yaşamın yeryüzü ile gökyüzü arasında bir yolculuk olduğunu anlattı. Çok beğendim ve yaptığı tasarımı her zaman desteklerini esirgemeyen On Air Music .co proje yürütücüsü Sayın Beyza Cumbul’a gönderdim. Kendileri de kapak tasarımını çok yaratıcı buldular ve daha önceden yapılan tasarımlar yerine Sudenaz’ın tasarımını kulandım. Zorla sahneye çıkmaya ikna ettiğim Sudenaz, Ocak ayının son haftasında vereceği konser için şimdi çok sıkı bir şekilde çalışıyor. Klasik müziği kendi başına öğrenmiş nadir yeteneklerden.
Müzik dışında önemli akademisyenlerimizden birisiniz. Öğrencilerinize de sanatı aşıladığınızı düşünüyoruz, yanılmıyoruz değil mi?
Üniversitemizin mottosunu ben sanatın çağdaş bilimle kucaklaştığı üniversite olarak tanımlıyorum. Öğrenci kulüpleri benim sorumluluğum altında. Öğrencilerimizi sadece çok iyi bir meslek profesyoneli olarak değil aynı zamanda sosyal, kültürel ve teknolojik olarak da çok donanımlı olarak mezun etmek istiyoruz. Vermiş olduğum kişisel desteğin yanı sıra bu konuda yönetimimizden çok büyük destek görüyoruz. Müzik odamızdaki enstrüman ve ekipmanları daha iki üç hafta önce ciddi bir yatırımla yeniledik. Mütevelli Heyeti Başkanımız ve çok değerli Aydınlar ailesi öğrenci kulüplerinin faaliyetlerini çok ciddi bütçelerle destekliyor. Çünkü ülkemizin her bakımdan donanımlı gençlerimizle ileriye gideceğine inanıyoruz. Sanat insanları bir araya getirerek çimento gibi birleştirici bir etkiye sahiptir. Hobisi sanat olanlar kendisiyle, çevresiyle barışıktır. Doğaya, başkalarının yaşam haklarına saygılıdır. Yüreklerinde kin ve nefret yerine sevgi büyütürler. Çok yetenekli gençlerimiz var. Dramadan müziğe, fotoğrafçılıktan seramikçiliğe, edebiyata, spora, münazaraya kadar hobilerini geliştirebilecek imkanlara sahipler. Onlara destek de verilince çok güzel etkinlikleri gerçekleştiriyorlar. Seçimlik sanat derslerinin yanı sıra öğrenci kulüplerimizin de etkin faaliyetleriyle sanatı üniversitemizin her yerinde yaşatıyoruz.
Siz farklı mesleklerin müzisyenliğe engel olmadığını gösteriyor gibisiniz, bu konuda gençlerimize neler söylemek istersiniz?
Müzik sanatın en evrensel olan dallarından birisidir. Akademik kişiliğimin yanı sıra müzisyen kimliğim hayatımda bana çok şey kazandırmıştır. Bilimsel sempozyum ve konferanslara müzisyen kimliğimle davet edilmenin ve konser vermenin hazzı tarif edilemez bir duygudur. Hiçbir meslek kişilerin farklı uğraşlara yönelmesine engel olmaz yeter ki hobiler geliştirilmek istensin ve kariyerle hobi dengesi korunabilsin. Gençlerimize hobilerini geliştirmeleri ve seçmiş oldukları meslek profesyoneli olmanın yanı sıra müzikle ilgili bir hobilerinin olmasını önemle tavsiye ediyorum. Keşke herkes bir enstrüman çalabilmeyi öğrense ve kendi duygularını müzikle ifade edebilseydi. Onları nasıl ayrıcalıklı kıldığını o zaman görebileceklerdi.
Sosyal Medya’nın müziği yaymakta sizce etkisi var mı yoksa bir illüzyon mu?
Bu bağlamda düşünüldüğünde geçmişte analog ortamda dinlediğimiz müzikler, dijital ortama geçiş yapmasıyla beraber hayatın her alanında ulaşabileceğimiz bir konuma geçiş yapmıştır. Bu nedenle dinleyicilerin bu uygulamalara ayırdığı zaman dilimleri de her geçen gün artmaktadır. Yapay zekânın da önümüzdeki günlerde yaygın kullanımıyla kişiler ilgi alanlarına göre kendi müziğini üretebilir konuma gelecektir. Günümüzde tüketici olan kullanıcı bu vasıtayla üretici olacak ve kendi yapmış olduğu müziği tüketecektir. Müzik üreticileri üyelik ücret karşılığında kişiye özgü müzik üretip sunabilirler. Hatta var olan bir müziğin, belli bir yazılımla alt yapısını tekrardan oluşturabilir, isterlerse vokal yapabilir veya telif hakkı kapsamında izin verilirse şarkıya sözler ekleyip çıkartılabilir duruma gelecektir. Yeni medya platformları sayesinde müziğin yaygınlaşması olağan kılınmıştır. Yeni medyanın kullanıcıya sunmuş olduğu etkileşim ve kolay erişim sayesinde artık kullanıcının istediği an, istediği yerde ve dilediği içeriğe ulaşması mümkün kılınmıştır. Bu bağlamda Spotify ve Fizy gibi platformların sayısının her geçen gün daha da artarak kullanıcıların kullanımına sunulacağını ifade edebilirim. Sosyal medya sadece müziğin değil günlük hayattaki haberlerin hızlı bir şekilde yayılmasında da çok etkili bir role sahiptir.
Çevre ve Sürdürülebilirlik Editörü
Melis Kolcu, Bihaber.tr’nin çevre ve sürdürülebilirlik editörü olarak, ekoloji, çevre koruma ve sürdürülebilir yaşam konularında derinlemesine bilgi sunar. Çevre bilincini artırmayı ve sürdürülebilir çözümleri desteklemeyi hedefleyen Melis, yeşil teknolojiler, iklim değişikliği ve çevresel politika üzerine kapsamlı ve etkili içerikler üretir. Melis’in bilgi dolu analizleri ve tutkulu yaklaşımı, Bihaber.tr’yi çevre ve sürdürülebilirlik haberlerinde öne çıkaran bir kaynak haline getirir.