Önceki yazılarımızda yeme bozukluklarını, türlerini, tetikleyicilerini ve “yeme atağı” dediğimiz o kontrolsüz yeme davranışını detaylıca konuşmuştuk. Yeme atağının yalnızca “çok yemek yemek” anlamına gelmediğini, bunun aslında duygular, stres, bastırılmış düşünceler, kontrol arzusu ve geçmişteki kısıtlayıcı diyet deneyimlerinin bir sonucu olduğunu birlikte anlamaya çalıştık.
Şimdi ise sıra çok önemli bir noktada: Yeme atağından sonra ne yapılmalı?
Çünkü birçok danışanımda gördüğüm ortak bir refleks var: “Ben ne yaptım?” hissiyle başlayan bir suçluluk ve ardından gelen “telafi etme” çabası.
Peki, gerçekten yeme atağı sonrası kendimizi cezalandırmak mı çözüm, yoksa bedenimize anlayış göstermek mi?
Bihaber İçerik
- 1 Kendini Tutamadığın Anlar: Beynin Savunma Mekanizması
- 2 Yeme Atağı Sonrası İlk Adım: Bedeni Dinlemek
- 3 Suçluluk Yerine Merak: Bu Atağı Ne Tetikledi?
- 4 Dengeli Beslenme: Telafi Değil, Güven Mesajı
- 5 Fiziksel ve Duygusal Dengeyi Yeniden Kurmak
- 6 Ceza Değil Şefkat: Dengenin Gerçek Anahtarı
- 7 Profesyonel Destek: Bu Süreci Yalnız Sürdürmek Zorunda Değilsiniz
- 8 Yeme Atağından Sonra Yeniden Başlamak
- 9 Son Söz: Dengeyi Kurmak, Kendini Sevmekten Geçer
Kendini Tutamadığın Anlar: Beynin Savunma Mekanizması
Yeme atağı yaşadığınızda, beyninizin kontrol merkezinde bir dengesizlik meydana gelir. Stres hormonu kortizol yükselir, dopamin salınımı artar. Bu kısa süreli rahatlama hissi beyninizde “Bu davranış beni iyi hissettirdi” kaydı oluşturur.
Sonra suçluluk başlar. “Yine dayanamadım”, “Her şey mahvoldu” gibi cümleler zihninizde dönmeye başlar. Ancak bu sadece bir davranıştır — kimliğinizin ya da karakterinizin yansıması değil.
Yeme atağının kendisi değil, sonrasındaki tutumunuz döngüyü belirler. Çünkü birçok kişi bu noktada şu yanlış döngüye girer:
“Bugün hiçbir şey yemeyeceğim.”
“Yarın detoks yapmalıyım.”
“Karbonhidrat tamamen yasak.”
Bu kısıtlama düşünceleri kısa vadede “kontrolü geri kazandım” hissi verir. Ama uzun vadede bedeni yeniden bir açlık ve stres sarmalına iter. Ve sonunda bir başka yeme atağına zemin hazırlar.
O yüzden en önemli kural şu:
Yeme atağından sonra kendini cezalandırma, bedene yeniden güven ver.
Yeme Atağı Sonrası İlk Adım: Bedeni Dinlemek
Bir ataktan sonra hem fiziksel hem duygusal belirtiler yaşanır: şişkinlik, mide yanması, halsizlik, suçluluk, utanma…
Bu durumda yapılacak en doğru şey, bedeni dinlemek ve dengeye gelmesine izin vermektir.
Beden, bir denge ustasıdır. Ona fırsat tanındığında toparlanma kapasitesi oldukça yüksektir.
Önemli olan “onu susturmak” yerine “onu dinlemektir.”
“Bugün midem nasıl hissediyor?”
“Gerçekten aç mıyım, yoksa sadece suçluluk mu hissediyorum?”
Bu sorular farkındalık kazandırır. Ve farkındalık, yeme davranışını düzenlemenin en güçlü aracıdır.
Suçluluk Yerine Merak: Bu Atağı Ne Tetikledi?
Bir yeme atağı yaşadığınızda hemen “benim iradem zayıf” demek yerine, nedenine merakla yaklaşın.
Belki gün boyu çok uzun süre aç kaldınız.
Belki stresli bir gün geçirdiniz ve beyniniz rahatlama aradı.
Belki “artık düzgün besleneceğim” diyerek aşırı katı bir diyetle başladınız, bu da bedende karşı bir tepki yarattı.
Kendinizi yargılamak yerine anlamaya çalışmak, duygusal dengeyi yeniden kurmanın ilk adımıdır. Yeme ataklarını kontrol altına almak ve önleyici stratejiler öğrenmek için şu yazıma da göz atabilirsiniz: Yeme Bozukluklarında Yeme Ataklarını Nasıl Engellerim?
Sorun irade eksikliği değil, bedenin ve zihnin dengesiz bir döngüye girmiş olmasıdır.
Bu döngüyü kırmak için de ceza değil, farkındalık gerekir.
Dengeli Beslenme: Telafi Değil, Güven Mesajı
Yeme atağından sonraki günlerde birçok kişi “kendini arındırmak” ister. Ancak vücudun detoksa değil, dengeli beslenmeye ihtiyacı vardır.
Telafi etmek, yani “bugün yemeyeyim” ya da “sadece sıvı içeyim” demek, hem metabolizmayı hem psikolojiyi olumsuz etkiler.
Aslında yapılması gereken şey, bedene şu mesajı vermektir:
“Artık seni aç bırakmayacağım. Sana güvenebilirsin.”
Bu mesaj bile biyolojik bir sakinlik yaratır. Çünkü beden, sürekli açlık sinyali aldığında hayatta kalma moduna geçer; enerjiyi yağ olarak depolamaya başlar.
Ancak yeterli ve düzenli beslendiğinde yeniden güven hisseder.
Yani telafi etmeye değil, dengeye odaklanmak gerekir.
Fiziksel ve Duygusal Dengeyi Yeniden Kurmak
Yeme atağı sonrası denge iki boyutta yeniden kurulur: bedensel ve duygusal.
Bedensel denge için en kritik adım, düzenli öğünlerle kan şekerini dengelemektir.
Aç kalmak ya da öğün atlamak, bir sonraki atağın riskini artırır.
Su tüketimini artırmak, lifli gıdalara yönelmek, probiyotik destekli beslenmek (yoğurt, kefir, fermente sebzeler gibi) sindirimi rahatlatır.
Ancak bunların hiçbiri bir “ceza planı” gibi değil, bedenle iş birliği içinde yapılan destekleyici adımlar olmalıdır.
Duygusal denge ise biraz daha hassas bir süreçtir.
Çünkü yeme atağı çoğu zaman duygusal bir boşluğu doldurur. Bu konuyu daha derinlemesine anlamak için “Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu: Doymayan Duygular” yazımızı da inceleyebilirsiniz.
O boşlukla yüzleşmek zorlayıcı olabilir, ama iyileşme burada başlar.
Bir yeme atağından sonra kendinize “bu davranış bana ne anlatıyor?” diye sormak, içsel bir farkındalık yaratır.
Bazen o cevap “yalnız hissettim”, “çok stresliydim”, “birine kırıldım” olabilir.
Ve işte o zaman, yeme davranışının altında yatan gerçek ihtiyacı fark etmeye başlarsınız.
Ceza Değil Şefkat: Dengenin Gerçek Anahtarı
Birçok yeme bozukluğu yaşayan birey, mükemmeliyetçi bir yapıya sahiptir.
Her şey “ya hep ya hiç”tir.
Bir gün sağlıklı beslendiyse “mükemmel”, ertesi gün bir tatlı yediyse “berbat” hisseder.
Oysa iyileşme süreci siyah-beyaz değil, gri tonlarla dolu bir yolculuktur.
Bir yeme atağı yaşamak, ilerlemeyi sıfırlamaz.
Sadece bir duraktır.
Ve o durakta, kendine nasıl davrandığın çok önemlidir.
Ceza değil, şefkatle yaklaşmak…
Karnına elini koyup “tamam, geçti, seni anlıyorum” diyebilmek…
İşte bu cümleler, bedeni ve zihni yeniden bir araya getirir.
Unutmayın, iyileşme yolculuğu mükemmel değil; insani bir süreçtir.
Bazen hata yaparsınız, bazen ilerlersiniz.
Ama her seferinde yeniden dengeye dönmeyi öğrenirsiniz.
İyileşmenin özü tam olarak budur.
Profesyonel Destek: Bu Süreci Yalnız Sürdürmek Zorunda Değilsiniz
Yeme bozuklukları sadece beslenme biçimiyle ilgili değildir.
Zihinsel, duygusal ve biyolojik yönleri vardır.
Bu nedenle sadece “diyet” yapmak çoğu zaman yetmez.
Bir diyetisyen, psikolog ve gerektiğinde psikiyatristin yer aldığı bir ekip çalışması, uzun vadeli iyileşme için çok daha etkilidir.
Yardım istemek bir zayıflık değil, güçlü bir farkındalıktır.
“Benim desteğe ihtiyacım var” demek, iyileşme sürecinin en cesur adımıdır.
Çünkü yeme bozukluğu, sadece bedenle değil, zihinle de ilgilidir.
Zihni onarmadan, bedeni dengeye getirmek kalıcı bir çözüm sunmaz.
Yeme Atağından Sonra Yeniden Başlamak
Bazen danışanlarımdan şu cümleyi duyarım:
“Her şey bitti, en başa döndüm.”
Oysa hiçbir şey bitmedi.
Bir yeme atağı, sürecin sonu değil, farkındalığın başlangıcı olabilir.
Belki o an, bedeniniz size bir mesaj vermeye çalışıyor.
Belki sizi durdurup “artık beni dinle” diyor.
Her atak sonrası yeniden başlamak mümkündür.
Bedeniniz size küsmez.
O sadece sizden dürüstlük ister: onu cezalandırmamanızı, anlamanızı, ihtiyacını duymanızı.
Bir kere bu denge kurulmaya başlandığında, yeme atakları da yavaş yavaş azalmaya başlar.
Çünkü artık bastırılmış değil, anlaşılmış bir beden vardır.
Son Söz: Dengeyi Kurmak, Kendini Sevmekten Geçer
Yeme atağı yaşadığınızda dünyanın sonu gelmiş gibi hissedebilirsiniz.
Ama unutmayın: bedeniniz size ihanet etmiyor, sizi korumaya çalışıyor.
Yeme atağı, bastırılmış bir stresin, uzun süren açlığın ya da duygusal baskının ifadesidir.
O yüzden yeme atağından sonra yapabileceğiniz en güçlü şey, cezalandırmak değil, anlamak olmalı.
Bedeninize yeniden güvenmeyi, onu dinlemeyi, onunla iş birliği yapmayı öğrenin.
Çünkü asıl iyileşme, mükemmel beslendiğinizde değil, kendinize şefkatle yaklaşabildiğinizde başlar.
Bir gün yeme atağınız azalacak, ardından gelen suçluluk yerine anlayış yerleşecek.
Ve o zaman fark edeceksiniz:
Asıl iyileşme, kendinle barıştığın anda başlamış.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynakça
- American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5-TR), 2022.
- Fairburn CG, Cooper Z, Shafran R. “Cognitive behaviour therapy for eating disorders: a ‘transdiagnostic’ theory and treatment.” Behaviour Research and Therapy, 2003.
- Polivy J, Herman CP. “Dieting and binge eating: A causal analysis.” American Psychologist, 1985.
- Treasure J, Schmidt U. “The cognitive-interpersonal maintenance model of anorexia nervosa revisited.” Journal of Eating Disorders, 2013.
- National Eating Disorders Association (NEDA). “Coping After a Binge.” www.nationaleatingdisorders.org

Diyetisyen Melina Ezgi Tosun, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden yüksek onur derecesi ile mezun olmuştur. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde Fitness, Pilates ve Yoga eğitmenlik eğitimlerini tamamlamıştır. Ayrıca, çeşitli dil ve iletişim kursları alarak sağlık ve beslenme alanındaki bilgisini genişletmiştir. Meslek hayatında, sağlıklı beslenmeyi sürdürülebilir bir yaşam tarzı haline getirmeyi hedeflemektedir.