Selçuk SOFTA Yapay Zeka Kalemi Eline Aldı: Yazarların Geleceği Tehdit Altında Mı? başlıklı köşe yazısı yayında!
Tarih boyunca “yazarlık” eylemini tanımlayan araçlar sürekli bir evrim geçirdi. Taş tabletlere kazınan çivi yazılarından, papirüslere sürülen mürekkepli fırçalara; oradan divitlere, tüy kalemlere, matbaanın devrim niteliğindeki metal harflerine… Daktilonun mekanik tıkırtıları, yerini bilgisayar klavyelerinin sessiz dokunuşlarına bıraktığında, her seferinde bir önceki dönemin “yazar” tanımı sarsıldı ama özü değişmedi.
Öz, her zaman için insana aitti. Düşünce, duygu, analiz ve deneyimin kelimelere dökülmesi eylemi, insanın bilişsel ve duygusal tekelindeydi.
Bugün ise, bu binlerce yıllık paradigmayı kökünden sarsan, daha önce hiç karşılaşmadığımız bir “yazıcı” ile karşı karşıyayız: Üretken Yapay Zeka.
ChatGPT, Claude, Gemini ve benzeri büyük dil modelleri (LLM’ler) hayatımıza bir meteor hızıyla girdi. Artık karşımızda sadece yazım denetimi yapan ya da basit cümle önerilerinde bulunan bir yazılım yok. Karşımızda, saniyeler içinde tutarlı makaleler yazabilen, şiirler üretebilen, karmaşık teknik metinleri özetleyebilen ve hatta senaryo taslakları oluşturabilen bir “varlık” var.
Bu yeni “yazar”ın ortaya çıkışı, sektörümüzdeki herkesin dilinde aynı soruyu filizlendirdi: Yapay zeka kalemi eline aldıysa, biz “yazarların” geleceği gerçekten tehdit altında mı?
Bir dijital yayıncı olarak bu konuyu sadece felsefi bir merakla değil, aynı zamanda sektörün pratik gerçekleriyle de ele almak zorundayım. Ve peşin peşin söyleyeyim: Cevap, basit bir “evet” ya da “hayır” değil. Bu, mesleğimizin tanımını yeniden yapmamızı gerektiren karmaşık bir dönüşümün başlangıcı.
Bihaber İçerik
İçerik Üretiminin Yeni Motoru: Hız ve Hacim
Yapay zekanın yazarlık üzerindeki ilk ve en belirgin etkisi, şüphesiz içerik üretimi (content creation) alanında oldu. Özellikle dijital pazarlama ve SEO (Arama Motoru Optimizasyonu) dünyası için “içerik kraldır” mottosu, yerini “hacimli içerik kraldır” mottosuna bırakmaya başlamıştı. İşte yapay zeka, bu “hacim” ihtiyacına mükemmel bir cevap verdi.
Eskiden bir şirketin blogu için haftada üç adet, 500 kelimelik SEO uyumlu makale yazdırmak, bir yazarın ciddi mesaisini alırdı. Bugün aynı işi bir yapay zeka modeli, dakikalar içinde ve neredeyse sıfır maliyetle yapabiliyor. Basit ürün açıklamaları, meta etiketleri, “En İyi 10…” listeleri, sıkça sorulan soruların cevapları… AI ile içerik yazma pratiği, özellikle formüle dayalı ve bilgi sentezi gerektiren alanlarda insan yazar ihtiyacını radikal bir şekilde azalttı.
Bu durum, geçimini “içerik çiftçiliği” olarak tabir edebileceğimiz, yaratıcılıktan çok tekrar ve formüle dayalı yazılar yazarak sağlayan büyük bir kesim için gerçek bir tehdit oluşturdu. Yapay zeka, “yeterince iyi” (good enough) olanı, insandan çok daha hızlı ve verimli üretebiliyor.
Ancak bu durum, bir madalyonun sadece bir yüzü. Aynı hız ve hacim, beraberinde devasa bir “içerik çöplüğünü” de getirdi. İnternet, birbirinin kopyası olan, ruhsuz, yüzeysel ve çoğu zaman doğruluk payı şüpheli AI ürünü metinlerle dolup taşmaya başladı. Arama motorları, bu “çöpü” ayıklamak için algoritmalarını güncellerken, okuyucular da insani bir dokunuş, özgün bir bakış açısı aramaya başladı.
Yani evet, yapay zeka formüle dayalı içerik üretimini domine etti. Ama aynı zamanda “özgün” ve “insani” olanın değerini, paha biçilemez kıldı.
Dijital Gazetecilik: Hız Tuzağı ve Doğruluk Krizi
Konuyu kendi alanımıza, yani dijital gazetecilik dünyasına getirdiğimizde, tablo daha da karmaşıklaşıyor. bihaber.tr gibi haber siteleri için hız, var olmanın temel koşullarından biridir. Bir “son dakika” gelişmesini ilk duymak ve duyurmak, rekabette öne geçmenin anahtarıdır.
Yapay zeka, bu hız yarışında yayıncılara inanılmaz olanaklar sundu:
-
Hızlı Özetleme: Uzun basın bültenlerini, resmi açıklamaları veya meclis tutanaklarını saniyeler içinde analiz edip haber metni taslağına dönüştürebilme.
-
Veri Analizi: Karmaşık veri setlerinden (seçim sonuçları, ekonomik veriler) anlamlı desenler çıkarıp habere dönüştürme.
-
Yeniden Yazım: Ajanslardan gelen bir haberi, farklı bir başlık ve üslupla hızla yeniden yazabilme (rewriting).
Bunlar, teoride, gazetecinin yükünü hafifleten, ona asıl işi olan araştırmacılık ve analiz için zaman kazandıran harika araçlar.
Ancak pratikte, bu hız bir tuzağa dönüştü. Doğrulama (fact-checking) mekanizmalarını atlayan, sadece hıza odaklanan ve AI’ın ürettiği metni “kopyala-yapıştır” yaparak yayınlayan bir gazetecilik anlayışı türedi. Yapay zeka, mevcut veriye dayalı çalıştığı için, internette dolaşan bir yalan haberi (dezenformasyon) kolayca “doğru” kabul edip yeni bir haber metni olarak sunabilir. Bu, “yankı odaları” yaratmanın ötesinde, toplumsal düzeyde bir doğruluk krizini tetikleme potansiyeline sahip.
Yazarların geleceği eğer gazetecilikte aranacaksa, bu gelecek “haberi ilk yazan” değil, “haberi doğru yazan”, “haberin perde arkasını araştıran” ve “habere insani bir bağlam katan” kişide olacaktır. Yapay zeka bir muhabirin yerine geçemez; çünkü yapay zeka sokakta röportaj yapamaz, bir kaynağın gözlerinin içine bakarak onun yalan söyleyip söylemediğini anlayamaz veya bir olayın toplumsal vicdandaki yerini hissedemez.
Gazetecinin rolü, metin yazarlığından “doğruluk küratörlüğüne” ve “derinlemesine analize” doğru kaymak zorundadır.
“Yazar” Kimdir? Evrim Geçiren Bir Tanım
Gelelim asıl soruya: Yapay zeka ve yazarlık ilişkisi, “yazar” tanımını nasıl değiştirecek?
Bu noktada, yazarlığı ikiye ayırmamız gerektiğine inanıyorum: “Metin Üreticiliği” ve “Özgün Yazarlık”.
1. Metin Üreticiliği (Tehdit Altında Olan): Bu kategori, az önce bahsettiğim formüle dayalı işleri kapsar. Bilgiyi A noktasından alıp B noktasına taşıyan, içine minimum düzeyde yorum katan, belirli anahtar kelimelere göre optimize edilmiş metinlerdir. SEO metinleri, basit tanıtım yazıları, teknik kılavuzlar bu gruba girer.
Bu alandaki “yazarların” geleceği maalesef parlak değil. Yapay zeka bu işi daha hızlı, daha ucuz ve çoğu zaman daha hatasız yapıyor. Bu alanda çalışanların ya kendilerini bir üst seviyeye taşımaları ya da yapay zekayı çok iyi kullanan bir “operatör” veya “editör” olmaları gerekecek.
2. Özgün Yazarlık (Değeri Artan): Bu kategori ise insanın tekelinde kalmaya mahkum olan alanı tanımlar. Nedir bunlar?
-
Deneyim ve Duygu: Yaşanmışlık. Bir ayrılığın acısını, bir başarının gururunu, bir haksızlığın öfkesini hissetmek ve bunu kelimelere dökmek. Yapay zeka “aşk” hakkında milyonlarca metni analiz edip bir şiir yazabilir, ancak “aşık olamaz”.
-
Özgün Fikir ve Sentez: Mevcut bilgileri birleştirmenin ötesinde, daha önce kurulmamış bağlantıları kurarak tamamen yeni bir fikir, yeni bir teori veya yeni bir bakış açısı (tez) ortaya koymak.
-
Vicdan ve Etik: “Bu yazılmalı mı?” sorusunu sormak. Bir kelimenin yaratacağı toplumsal etkiyi tartmak. Empati kurmak. Yapay zekanın bir etiği yoktur; sadece ona yüklenen yönergeleri vardır.
-
Üslup (Ses): Bir yazarın imzası olan o benzersiz ses. Mizahı, ironisi, kelime seçimleri, ritmi… Selçuk Softa’yı, Yaşar Kemal’i veya Orhan Pamuk’u “o” yapan şey, sadece kelimeleri sıralama biçimleri değil, dünyaya baktıkları penceredir.
İşte bu alanlarda, yazarların geleceği tehdit altında değil, tam tersine her zamankinden daha değerli hale geliyor. Bilgiye erişimin bu kadar kolay ve “sahte” bilginin bu kadar yaygın olduğu bir dünyada, okuyucu bir rehbere, güvendiği bir sese, insani bir filtreye ihtiyaç duyar.
Köşe yazarları, romancılar, araştırmacı gazeteciler, derin analiz yapan uzmanlar ve kendi özgün sesini bulmuş deneme yazarları… Gelecek, onlara ait.
Sonuç: Kalem Değil, Yazar Evriliyor
“Yapay Zeka Kalemi Eline Aldı” başlığı, provokatif olduğu kadar yanıltıcı da olabilir. Belki de yapay zeka kalemi elimizden almadı; bize daha önce hiç sahip olmadığımız, inanılmaz güçlü yeni bir kalem uzattı.
Bu kalemi nasıl kullanacağımız ise tamamen bize bağlı.
Onu, ruhsuz içerik çöplüğünü büyütmek için bir “üretim bandı” olarak kullanabiliriz. Ya da onu, sıkıcı ve tekrara dayalı işleri delege ettiğimiz bir “asistan” olarak kullanıp, enerjimizi ve zamanımızı daha derin, daha yaratıcı ve daha “insani” olanı yazmaya ayırabiliriz.
AI ile içerik yazma bir gerçeklik. Ancak “AI ile düşünme” henüz mümkün değil. Geleceğin başarılı yazarı, yapay zekadan korkan veya onu reddeden kişi olmayacak. Geleceğin yazarı, yapay zekaya en doğru soruları sorabilen, onun ürettiği ham maddeyi alıp kendi deneyim, bilgi ve vicdan süzgecinden geçirerek “ustalık eserine” dönüştürebilen kişi olacaktır.
Yazarların geleceği tehdit altında değil; tembel yazarların geleceği tehdit altında. Soru sormayan, araştırmayan, deneyimlemeyen ve sadece kelime dizenlerin yerini makineler alacak.
Ama anlatanların, sorgulayanların, hissedenlerin ve cesaretle kendi fikrini savunanların, yani “gerçek yazarların” yeri, dijital çağın bu yeni karmaşasında her zamankinden daha sağlam.
Çünkü günün sonunda, bir makineye değil, bir insana bağlanmak isteriz.

Hepimiz hayat öğrencileriyiz. Öğrendiğimiz o dersleri ihtiyacı olanlara öğretmek de hayata, ailemize, arkadaşlarımıza, ülkemize, insanlara borcumuz. Bu sebeple hepimiz aynı zamanda bir öğretmeniz. — İnsan “DeNiZiN” olmadığı yerde… “UmuT” adına MARTI olmalı… Olmalı ki kararmasın yarınlar.
