Her sabah aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? Gerçek bedeninizi mi, yoksa zihninizin çizdiği bir silueti mi?
Bir danışanım, oldukça sağlıklı bir kiloda olmasına rağmen bana şöyle demişti: “Melina Hanım, aynaya bakınca hâlâ şişman hissediyorum.”
O an anladım ki konu sadece kilo, yağ oranı ya da beden ölçüsü değildi. Konu “algı”ydı. Çünkü beden algısı, fiziksel gerçeklerden çok daha derin bir psikolojik deneyimdir.
Bihaber İçerik
- 1 Beden Algısı Nedir?
- 2 Beden Algı Bozukluğu (Body Dysmorphic Disorder) Nedir?
- 3 Beden Algı Bozukluğu ve Yeme Davranışı Arasındaki Bağ
- 4 Medya ve Sosyal Medyanın Rolü
- 5 Beden Algısı Sadece Görünümle İlgili Değil
- 6 Diyetisyen Bakış Açısıyla: Beden Algısına Dair Gerçekler
- 7 Aynadaki Gerçek: Sayılardan Değer Üretmeyi Bırakalım
- 8 Toplumsal Kalıplar ve Kadın Bedeni Üzerindeki Baskı
- 9 Erkeklerde Beden Algı Bozukluğu
- 10 Kendini Sevmek: Romantik Bir Cümle Değil, Bilimsel Bir Gereklilik
- 11 Beden Algısını Güçlendirmek İçin 6 Adım
Beden Algısı Nedir?
Beden algısı, kişinin kendi bedenine dair düşüncelerini, duygularını ve tutumlarını kapsayan bir kavramdır. Yani bedeninizle kurduğunuz ilişkinin ta kendisidir.
Bu ilişki, yalnızca “nasıl göründüğümüz”le değil, “nasıl hissettiğimiz”le de ilgilidir. Bazen kilo alırız ama kendimizi güçlü hissederiz, bazen zayıflarız ama hâlâ aynadaki görüntüyle barışamayız.
Aslında bu algı; medya, çevre, aile, kültürel normlar, geçmiş deneyimler ve sosyal karşılaştırmalarla şekillenir. Özellikle sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, “ideal beden” kalıpları giderek daraldı. Gerçek olmayan filtreli görüntüler, insanları kendi bedenlerinden uzaklaştırmaya başladı.
Beden Algı Bozukluğu (Body Dysmorphic Disorder) Nedir?
Beden algı bozukluğu (Body Dysmorphic Disorder – BDD), kişinin bedeninde var olmayan ya da çok küçük bir kusuru abartılı şekilde algılamasıdır.
Bu kişiler genellikle aynalarla fazla vakit geçirir, kendilerini sürekli kontrol eder ya da tam tersine aynalardan kaçar.
Kimi burnunu beğenmez, kimi belini çok kalın bulur, kimi de cildindeki sivilceyi “felaket” olarak görür.
Oysa çevresindekiler için bu detaylar önemsizdir. Ancak kişi için tüm yaşamı etkileyen bir takıntıya dönüşebilir. Bu durum, yalnızca estetik kaygı değil, derin bir psikolojik sıkıntıdır.
Beden Algı Bozukluğu ve Yeme Davranışı Arasındaki Bağ
Birçok kişi, bedeninden memnuniyetsizlik duyduğunda ilk olarak beslenme davranışlarını değiştirir.
“Biraz daha az yersem daha güzel olurum.”
“Bir hafta detoks yaparsam midem küçülür.”
“Karbonhidratı kesersem yüzüm incelir.”
Bu düşünceler kısa vadede motive edici gibi görünse de, uzun vadede ciddi yeme bozukluklarına zemin hazırlar.
Beden algı bozukluğu yaşayan kişilerde anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, ortoreksiya gibi yeme bozukluklarının görülme riski yüksektir.
Bir başka danışanım, sabah tartıya çıkmadan güne başlayamazdı. Tartıda “1 kilo fazla” gördüğünde tüm günü moral bozukluğuyla geçerdi. Oysa kilo, tek başına sağlığın göstergesi değildir.
Beden algısı bozulduğunda kişi kendi bedenini gerçekçi değerlendiremez; bu da beslenme davranışlarını olumsuz etkiler.
Medya ve Sosyal Medyanın Rolü
Bugün Instagram’ı açtığınızda “ideal” beden olarak genellikle tek bir formu görüyorsunuz: İnce bel, uzun bacak, kusursuz cilt.
Oysa bu görsellerin çoğu filtrelerle, pozlarla, hatta profesyonel ışıklarla oluşturulmuş görüntülerdir.
Yani gerçek değil, kurgulanmış bedenlerdir.
Gençler arasında yapılan araştırmalar, sosyal medyada geçirilen sürenin arttıkça beden memnuniyetinin azaldığını göstermektedir. Özellikle ergenlik döneminde “beğeni sayısı” gibi faktörler, özsaygı üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir.
Toplum, kadına “fit ol”, erkeğe “kaslı ol” mesajını sürekli tekrarlar. Ama kimse “kendinle barışık ol” demiyor.
Oysa asıl hedef bu olmalı: Kendinle, bedeninle ve zihninle barış içinde yaşamak.
Beden Algısı Sadece Görünümle İlgili Değil
Beden algısı, yalnızca görünüşle değil, fonksiyonla da ilgilidir.
Bir danışanım şöyle demişti: “Artık aynaya bakınca göbeğime değil, beni taşıyan güçlü bacaklarıma teşekkür ediyorum.”
Bu cümle beni çok etkilemişti. Çünkü işte o anda “algı” değişmişti.
Bedenimiz sadece bir kabuk değil; yaşamı deneyimlediğimiz, bizi hayatta tutan bir sistem.
Günlük hayatta bedenimize teşekkür etmek, farkındalık geliştirmek, her gün ayna karşısında kendimize nazik davranmak, iyileştirici güce sahiptir.
Diyetisyen Bakış Açısıyla: Beden Algısına Dair Gerçekler
Beden algısı bozukluğu yaşayan bireylerde genellikle aşağıdaki durumlar gözlemlenir:
- Sürekli kilo kontrolü yapma (tartı takıntısı)
- Belirli beden ölçülerine ulaşmaya yönelik katı hedefler
- Sosyal ortamlardan çekilme
- Yeme davranışında aşırılıklar (ya tamamen kısıtlama ya da tıkanırcasına yeme)
- “Mükemmel” görünüm arayışı
Bu noktada diyetisyen olarak benim rolüm yalnızca bir beslenme planı hazırlamak değildir.
Bireyin bedenle ilişkisini yeniden tanımlamasına yardımcı olmak gerekir.
Çünkü kişi kendini “kusurlu” gördüğü sürece, ne kadar doğru beslenirse beslensin, zihinsel açlık devam eder.
Aynadaki Gerçek: Sayılardan Değer Üretmeyi Bırakalım
Bir diyet seansında sık sık şunu duyarım:
“Hocam 55 kiloyum ama 52 olsam daha iyi hissederim.”
Oysa kişi 52 kiloya indiğinde, bu kez “keşke 50 olsam” demeye başlar.
Bu, tatmini olmayan bir döngüdür. Çünkü problem kilo değildir; algıdır.
Kilo vermek elbette mümkündür. Sağlıklı şekilde, sürdürülebilir bir planla yapılabilir.
Ama eğer zihin “asla yeterli değilim” diyorsa, tartıdaki rakam ne olursa olsun kişi mutlu olamaz.
Toplumsal Kalıplar ve Kadın Bedeni Üzerindeki Baskı
Kadın bedeni, yüzyıllardır toplumun estetik ve ahlak kalıplarıyla biçimlendirilmeye çalışılıyor.
Bir dönem “dolgun” vücut güzelliğin sembolüyken, bir başka dönemde “sıfır beden” dayatıldı.
Şimdi ise “fit ve kaslı” olmak popüler.
Ama her dönem değişen bu kalıplar, kadınların bedenleriyle barışmasını zorlaştırdı.
Her bireyin genetik yapısı, kemik yapısı, yağ dağılımı, metabolizması farklıdır.
Yani herkesin “ideal” bedeni birbirinden farklıdır.
Sağlıklı bir beden, toplumsal kalıplara değil, bireyin kendi potansiyeline uygun olmalıdır.
Erkeklerde Beden Algı Bozukluğu
Bu konunun yalnızca kadınları ilgilendirdiği düşünülür ama erkeklerde de beden algı bozukluğu oldukça yaygındır.
Özellikle son yıllarda “kaslı, geniş omuzlu, sıfır yağlı” erkek imajı öylesine vurgulanıyor ki birçok erkek “yetersiz” hissetmeye başladı.
Bu da “kas dismorfisi” olarak bilinen, vücudun yeterince kaslı olmadığına dair takıntılı bir algıya dönüşebiliyor.
Kendini Sevmek: Romantik Bir Cümle Değil, Bilimsel Bir Gereklilik
Bedenini sevmek ya da en azından saygı duymak, psikolojik dayanıklılığın bir parçasıdır.
Araştırmalar, bedeninden memnun bireylerin stresle daha iyi baş ettiğini, daha az depresif hissettiğini ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını daha kolay sürdürebildiğini gösteriyor.
Yani kendini sevmek, yalnızca duygusal bir mesele değil, sağlığı koruyan bir davranıştır.
Beden Algısını Güçlendirmek İçin 6 Adım
- Aynaya farklı bir gözle bakın.
Eleştirmek için değil, teşekkür etmek için. Her gün bir teşekkür cümlesi söyleyin: “Bu beden beni bugün de taşıdı.”
- Sosyal medya diyetine girin.
Gerçek olmayan bedenlerle karşılaştırmayı bırakın. Sizi tetikleyen hesapları takip etmeyin.
- Kendinize beden dışı değerler atfedin.
Değeriniz tartıdaki sayıyla ölçülmez. Zekânız, üretkenliğiniz, merhametiniz… bunlar da “sizin” parçalarınızdır.
- Beslenmeyi cezalandırma aracı olarak görmeyin.
“Tatlı yedim, yarın aç kalayım” değil. “Tatlı yedim, keyif aldım, şimdi denge kurayım” diyebilmeyi öğrenin.
- Profesyonel destek almaktan çekinmeyin.
Diyetisyen, psikolog ve psikiyatrist desteği beden algısı bozukluğu tedavisinde birlikte etkilidir.
- Hareketi ceza değil kutlama olarak görün.
Egzersiz, kilo vermek için değil; bedeninizin yapabildiklerine teşekkür etmek için yapılmalıdır.
Son Söz
Unutmayın, bedeniniz düşmanınız değil; en yakın dostunuzdur.
O, sizi her gün ayakta tutar, nefes aldırır, yürütür, güldürür.
Evet, bazen şiş hissedersiniz, bazen kıyafetler oturmaz, bazen fotoğraflarda kendinizi beğenmezsiniz. Ama bunlar insan olmanın doğal parçalarıdır.
Gerçek güzellik, tartıda değil; kendinizle barıştığınız o içsel sessizlikte başlar.
Ve unutmayın: “İdeal beden” diye bir şey yoktur.
Sizin bedeniniz, sizin evinizdir. Onu koruyun, besleyin, ama en çok da sevin.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynakça
- American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5), 2013.
- Cash, T. F., & Smolak, L. (2011). Body Image: A Handbook of Science, Practice, and Prevention. The Guilford Press.
- Neumark-Sztainer, D. et al. (2006). “Body dissatisfaction and unhealthy weight control behaviors among adolescents.” Journal of Adolescent Health, 39(2), 244–251.
- Fardouly, J.&Vartanian, L.R. (2016). “Social media and body image concerns.” Current Opinion in Psychology, 9, 1–5.
- Tiggemann, M. & Zaccardo, M. (2018). “Exercise to be fit, not skinny: The effect of fitspiration imagery on women’s body image.” Body Image, 26, 90–97.
- Grogan, S. (2021). Body Image: Understanding Body Dissatisfaction in Men, Women, and Children. Routledge.

Diyetisyen Melina Ezgi Tosun, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden yüksek onur derecesi ile mezun olmuştur. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde Fitness, Pilates ve Yoga eğitmenlik eğitimlerini tamamlamıştır. Ayrıca, çeşitli dil ve iletişim kursları alarak sağlık ve beslenme alanındaki bilgisini genişletmiştir. Meslek hayatında, sağlıklı beslenmeyi sürdürülebilir bir yaşam tarzı haline getirmeyi hedeflemektedir.