Dr. Erman Şentürk Yazdı: Yeme Bozukluklarında Kültürel Kodlar ve Erken Müdahalenin Hayati Önemi!
Yazar: Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erman Şentürk
Beslenme, sadece biyolojik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin ve sosyal yaşantımızın merkezinde yer alan bir olgudur. Ancak klinikteki gözlemlerim ve yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki; beslenme davranışları ile kültürel faktörler arasındaki ilişki sandığımızdan çok daha derin. Özellikle Türk kültürü gibi yemeğin bir “sosyalleşme aracı” ve “ikramın geri çevrilmezliği” üzerine kurulu olduğu toplumlarda, bu durum bazen avantaj bazen de dezavantaj yaratabiliyor.
Kuzey Avrupa kültürlerinde daha minimalist ve sadece doymaya odaklı “işlevsel” bir yemek anlayışı varken, bizim kültürümüzde bereket vurgusu ve ısrarcı ikramlar ön plandadır. İşte tam bu noktada, yemeği bir ödül veya teselli aracı olarak görmek, kültürel kodlarımızdan etkilenerek tıkanırcasına yeme davranışlarına kapı aralayabiliyor.
Kontrolsüz Krizler: Bulimia Nervoza
Yeme bozuklukları spektrumunda en sık karşılaştığımız ve fiziksel sağlık üzerinde ciddi riskler barındıran tablolardan biri bulimia nervoza durumudur. Bu rahatsızlıkta kişiler, kontrol edilemeyen yeme krizleri yaşarlar. Ancak hemen ardından gelen yoğun suçluluk, utanç ve kilo alma korkusuyla birlikte; kusma, laksatif kullanımı veya aşırı egzersiz gibi telafi edici davranışlara yönelirler.
Hastalarım genellikle normal kilo aralığında olsalar bile, zihinlerindeki beden algısı bozulmuştur. Bu kaygı ve gizlice sürdürülen telafi davranışları, tedavi edilmediğinde hem ruhsal hem de fiziksel yıkıma yol açabilir. Bulimia ile sıklıkla karıştırılan anoreksiya nervozada ise tablo biraz daha farklıdır; kişi çok düşük kiloda olsa dahi kendini kilolu görür ve aşırı kısıtlayıcı bir diyete girer. Ancak her iki durumda da ortak olan şey; yoğun kilo alma korkusu ve beden imajı kaygısıdır.
Güzellik Baskısı ve Sosyal Medya Etkisi
Günümüzde özellikle gençler üzerinde ciddi bir “ideal beden” baskısı var. Toplumsal normlar ve medya, dış görünüşü neredeyse tek başarı kriteri gibi sunuyor. Güzellik standartlarının yarattığı bu baskı, ne yazık ki gençlerin beden algısını zedeliyor ve yemek bozuklukları için uygun bir zemin hazırlıyor.
Unutulmamalıdır ki bu bozukluklar sadece “zayıflama isteği” değildir; genetik, biyolojik ve psikolojik faktörlerin karmaşık bir etkileşimi sonucunda ortaya çıkarlar.
Tedavi Süreci ve Ailenin Rolü
Tedavide en kritik nokta, erken teşhistir. Biz uzmanlar olarak fiziksel muayene, kan testleri ve psikiyatrik değerlendirmeyi bir bütün olarak ele alırız. Ancak iyileşme süreci sadece hastane odasında bitmez. Tedavi sonrasında nüks riski devam edebileceği için düzenli takip şarttır.
Burada ailelere ve partnerlere büyük iş düşüyor. Baskıcı olmayan, destekleyici bir tutum sergilemek hayati önem taşır. “Neden yemiyorsun?” veya “Çok yedin” gibi yargılayıcı ifadeler yerine, duygusal destek sunmak ve stresi azaltmak gerekir. Evdeki mevcut yeme rutinlerini kaotik bir şekilde değiştirmek yerine, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını sakince teşvik etmek iyileşme sürecini hızlandıracaktır.
Eğer kendinizde veya bir yakınınızda; yemekle ilgili aşırı kaygı, gizli yeme davranışları veya beden algısında bozulma fark ediyorsanız, zaman kaybetmeden bir ruh sağlığı profesyoneline başvurun. Erken müdahale, gelecekteki pek çok sağlık sorununun önüne geçecektir.

Politika ve Analiz Editörü
Berfin Soylu, Bihaber.tr’nin politika ve analiz editörü olarak, yerel ve uluslararası siyaset sahnesindeki gelişmeleri derinlemesine inceleyen bir uzmandır. Uzun yıllara dayanan gazetecilik tecrübesi ve analitik yaklaşımıyla, karmaşık politik olayları anlaşılır ve tarafsız bir şekilde okuyuculara sunar. Berfin’in detaylara verdiği önem ve olaylara geniş bir perspektiften bakma yeteneği, Bihaber.tr’yi politika haberlerinde güvenilir bir kaynak haline getirir.
