Toplumsal cinsiyet eşitliğinde dünya lideri olan İskandinav ülkelerinde kadına şiddet neden hâlâ bu kadar yüksek? Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Nordik Paradoksu”nu ve şiddetin kökenindeki “güçlünün zayıfı ezme” psikolojisini bihaber.tr için analiz etti. İşte şiddet döngüsünden çıkışın stratejik yolları.
Her yıl 25 Kasım’da, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında aynı acı bilançoları konuşuyor, aynı isyanı dile getiriyoruz. Yasalar çıkıyor, cezalar artırılıyor, farkındalık kampanyaları düzenleniyor… Ancak dünyanın dört bir yanında, en gelişmişinden en yoksuluna kadar her toplumda kadınlar, en yakınlarındaki erkekler tarafından fiziksel, psikolojik veya ekonomik şiddete maruz kalmaya devam ediyor.
Peki nerede hata yapıyoruz? Sorunu sadece “yasalarla” veya “ekonomik özgürlükle” çözebileceğimizi sanmak, belki de en büyük yanılgımız.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu 25 Kasım’da ezber bozan bir tespitle karşımıza çıkıyor ve bizi “Nordik Paradoksu” gerçeğiyle yüzleştiriyor. Tarhan’ın analizi, şiddetin kökeninin sandığımızdan çok daha derinlerde, “orman kanunu” zihniyetinde ve yanlış kurgulanmış ilişki dinamiklerinde yattığını gösteriyor.
Bu dosya, sadece bir durum tespiti değil; aynı zamanda şiddet döngüsünü kırmak isteyen kadınlar ve yeni bir toplumsal sözleşme arayan herkes için stratejik bir yol haritasıdır.
Bihaber İçerik
- 1 İskandinavya’da Bile Kadınlar Neden Ölüyor? “Nordik Paradoksu”
- 1.1 🌍 BÖLÜM 1: Büyük Yanılgı ve “Nordik Paradoksu” Gerçeği
- 1.2 🦍 BÖLÜM 2: Sorunun Adını Doğru Koymak: “Erkek Şiddeti” Değil, “Orman Kanunu”
- 1.3 🧠 BÖLÜM 3: Yanlış Anlaşılan “Eşitlik” ve Biyolojik Farklılıklar
- 1.4 🛋️ BÖLÜM 4: Kadınlar İçin Stratejik Çıkış Yolu: “Hüzünlü Prenses” Değil, “Bilge Kadın”
- 1.5 🎯 Sonuç: “Sevgi Yuvası”ndan “Güven Yuvası”na
🌍 BÖLÜM 1: Büyük Yanılgı ve “Nordik Paradoksu” Gerçeği
Kadına yönelik şiddet denildiğinde akla genellikle “eğitimsizlik”, “yoksulluk” veya “geri kalmış yasalar” gelir. Ancak veriler, bu varsayımı yerle bir ediyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu durumu “Nordik Paradoksu” (İskandinav Paradoksu) kavramıyla açıklıyor. Bu kavram, İsveç, Norveç, Finlandiya gibi toplumsal cinsiyet eşitliğinde dünyanın zirvesinde olan, kadın haklarının yasal olarak en güçlü şekilde korunduğu ve refah seviyesinin en yüksek olduğu ülkelerde bile, kadına yönelik şiddet oranlarının şaşırtıcı derecede yüksek olmasını ifade ediyor.
Tarhan, verilerle konuşuyor: “Bu ülkeler 1960’lardan itibaren büyük yasal ilerlemeler kaydetti. Ancak bugün İsveç’te hâlâ ayda 2-3 kadın, partner şiddeti nedeniyle hayatını kaybediyor. Nüfusa oranla baktığımızda, bu sayılar Türkiye ile benzer düzeylerde. Avrupa Birliği araştırmalarına göre, İskandinav ülkelerinde kadınların yaşamları boyunca en az bir kez partner şiddetine maruz kalma oranı %28. Bu oran Avrupa ortalamasının (%22) bile üzerinde.”
Bu paradoks bize şunu haykırıyor: Şiddet, sadece yasalarla veya kadının ekonomik gücüyle çözülebilen bir “statü” sorunu değildir. Şiddet, çok daha karmaşık bir psikolojik ve sosyolojik sorundur.
🦍 BÖLÜM 2: Sorunun Adını Doğru Koymak: “Erkek Şiddeti” Değil, “Orman Kanunu”
Prof. Dr. Tarhan’ın en çarpıcı tespitlerinden biri, şiddeti sadece bir “cinsiyet meselesi” olmaktan çıkarıp, evrensel bir “güç zehirlenmesi” olarak tanımlaması.
Eğitimli, kariyer sahibi, dışarıdan “beyefendi” görünen erkeklerin de evde şiddet uygulayabildiğine dikkat çeken Tarhan, durumu şöyle özetliyor: “Bu durum yalnızca ‘erkek şiddeti’ olarak değil, genel anlamda ‘güçlünün zayıfı ezmesi’ olarak değerlendirilmeli.”
“Benmerkezci Çocuklar” ve Narsistik Patoloji
Şiddetin kökeninde, çocuklukta “kendi ayakları üzerinde dursun” iyi niyetiyle yetiştirilen ama aslında “her şey benim istediğim gibi olmalı” inancıyla büyüyen benmerkezci kişilik yapılanması yatıyor.
Tarhan’a göre, bu kişilerde narsistik veya antisosyal özellikler ön plana çıkıyor. Kendilerini kusursuz görüyorlar ve partnerlerinden gelen en ufak bir “hayır” cevabını veya eleştiriyi, egolarına yapılmış doğrudan bir saldırı olarak algılıyorlar.
Evdeki “Orman Kanunu”
Bu zihniyet, ev içinde bir “orman kanunu” uygular. Ormanda aslan kraldır ve güçlü olan kazanır. Tartışma anında fiziksel olarak daha güçlü olan erkek, bu gücünü bir “hak arama” veya “statü elde etme” aracı olarak kullanır.
Kadın, aynı yöntemle (bağırarak, eşya fırlatarak) karşılık verdiğinde, fiziksel olarak eşit olmadığı bu “orman savaşında” yine zarar gören taraf olur. Çünkü kuralları “güçlü olan” koymuştur.
İlişkilerde empati yoksunluğu ve sadece kendi çıkarına odaklanan narsistik yaklaşımların yarattığı “toksik ilişki” dinamiklerini, “Modern İlişkiler ve Seçenek Bolluğu“ dosyamızda detaylıca analiz etmiştik.
🧠 BÖLÜM 3: Yanlış Anlaşılan “Eşitlik” ve Biyolojik Farklılıklar
Şiddetle mücadelenin önündeki engellerden biri de “eşitlik” kavramının yanlış yorumlanmasıdır. Prof. Dr. Tarhan, kadın ve erkeğin hak ve fırsatlarda “eşit”, ancak biyolojik ve psikolojik olarak “farklı” olduğunun altını çiziyor.
“Biyolojik eşitlik iddiası bilimsel değildir” diyen Tarhan, beyin fonksiyonlarındaki farklara dikkat çekiyor:
-
Empati Farkı: Kadın beyni, empati kurma becerisi açısından doğuştan daha güçlüdür. Kız çocuklar düşen birine yardım etmeye meylederken, erkek çocuklar oyuna devam edebilir.
-
Sorun Çözme Stilleri: Erkekler stres altında “mağarasına çekilip” yalnız çözüm ararken, kadınlar “konuşarak ve paylaşarak” rahatlar. Bu fark anlaşılmadığında, erkeğin suskunluğu ilgisizlik, kadının konuşma ihtiyacı ise dırdır zannedilir.
Bu farklılıkları yok saymak yerine, onları “tamamlayıcılık” ilkesiyle birleştirmek gerekir. Sağlıklı bir ilişki, “ego savaşı” değil, farklılıkların dengelendiği bir “biz” olma halidir.
🛋️ BÖLÜM 4: Kadınlar İçin Stratejik Çıkış Yolu: “Hüzünlü Prenses” Değil, “Bilge Kadın”
Peki kadınlar bu şiddet sarmalından nasıl çıkacak? Prof. Dr. Tarhan, kadınlara “kurban rolünü” bırakıp “stratejik ve bilge” bir duruş sergilemelerini öneriyor.
Ağlamak Strateji Değildir
Tarhan’ın en kritik uyarısı şu: “Erkeğin fiziksel gücü varsa, kadının da en güçlü aracı düşünce ve strateji becerisidir.”
Ancak bu strateji, ağlamak veya duygu sömürüsü yapmak olmamalıdır. Çünkü şiddete meyilli, orman kanunuyla hareket eden bir erkek için kadının gözyaşı bir “zayıflık” göstergesidir ve bu durum, onun ezme eğilimini daha da artırabilir.
Stratejik Sınır Çizme Sanatı
Tarhan, kriz anında kadının nasıl tepki vermesi gerektiğini somut bir örnekle açıklıyor. Ağlamak veya aynı tonda bağırmak yerine, erkeğin “düşünen beynini” devreye sokacak bir duruş sergilenmeli:
“Şu anda çok öfkelisin. Seni şu an gerçek kişiliğinle görmüyorum. Bu davranışını bir kenara not ediyorum ama şu an sana cevap vermeyeceğim. Çünkü bu yaptığın şey doğru değil.”
Bu cümle, bir geri çekilme değil, stratejik bir sınır çizmedir. Erkeğe “Senin bu halini muhatap almıyorum” mesajı vererek, onun güç gösterisini boşa çıkarmaktır. Şiddetin ilk anında bu sınırlar net bir şekilde çizilmezse, ilişki bir “efendi-köle” düzenine döner.
Zor durumlarda dürtüsel tepkiler vermek yerine stratejik davranabilmek, güçlü bir irade yönetimi gerektirir. Bu konudaki detaylı rehberimizi “İrade Gücü Yalanı ve Alışkanlıklar“ yazımızda bulabilirsiniz.
🎯 Sonuç: “Sevgi Yuvası”ndan “Güven Yuvası”na
Şiddet, öğrenilmiş bir davranıştır. “Kızını dövmeyen dizini döver” veya “Vurdum mu oturturum” gibi kültürel kodlarla büyüyen nesiller, şiddeti bir iletişim yöntemi sanmaktadır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın analizi bize şunu gösteriyor: Yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var. Evlilik artık sadece romantik bir “sevgi yuvası” değil, her iki tarafın da sınırlarına saygı duyulan bir “güven yuvası” olmak zorundadır.
Güvenin olmadığı yerde, ister İskandinavya’da olun ister Türkiye’de, ilişki inceldiği yerden kopmaya mahkumdur. Çözüm, cinsiyetleri yok etmekte veya savaştırmakta değil; biyolojik gerçeklikleri kabul edip, haklarda eşit, rollerde tamamlayıcı, ilişkide ise “bilge ve stratejik” olabilmektedir.

Seyahat ve Gezi Editörü
Kaan Yüksek, Bihaber.tr’nin seyahat ve gezi editörü olarak, dünya çapındaki destinasyonları keşfetme tutkusuyla bilinir. Seyahat, kültür ve keşif konularındaki geniş bilgi birikimiyle, Kaan, okuyuculara ilham verici destinasyon rehberleri, deneyimsel tavsiyeler ve seyahat ipuçları sunar. Kaan’ın detaylı araştırmaları ve zengin anlatım tarzı, Bihaber.tr’yi seyahat ve gezi haberlerinde öne çıkan bir kaynak haline getirir.
